Küçük Kuş

Bir zamanlar küçük güzel bir kuş vardı. Annesinin 5 yumurtasından ilk yumurtayı çatlatıp da çıkan oydu. Bu sebeple en büyük çocuk sayılıyordu. 🐣🐥

Bu güzel kuş çok hareketliydi, yeni şeyler öğrenmeyi, yeni maceralar yaşamayı çok seviyordu. Yalnız yeni maceralar yaşamak isterken zamanla iki şeyin farkına vardı; bu yaptıklarını tüm kardeşleri taklit ediyordu ve bazen anne babasını da üzüyor, kızdırıyordu. O zaman düşünerek davranmak zorundaydı, anne ve babasını çok seviyordu ve üzmek istemiyordu. Kendi yapacağı bir hata kardeşleri tarafından da tekrarlanacağı için yaptığı her davranış, ona fazlasıyla bir sorumluluk yüklüyordu. Daha çok küçüktü ama düşünce sistemi çok ayrıntılı çalışıyordu.

En büyük çocuk olmak ne kadar zordu! Her işte, anne ve babası onu yardıma çağırıyordu, bir sorun çıkınca kardeşler içinde ilk ona kızıyorlardı (Çünkü örnek olma sorumluluğu vardı), her olgunluğu ondan bekliyorlardı. Ama o da küçük bir çocuktu henüz. Düşündü, bu durumdan kurtuluş yoktu ve istese de istemese de bu sorumluluğu iç dünyasında kabul etti.

Öğrenmesi gereken her konuyu en iyi şekilde öğrenmeye çalıştı, hep başarılı olmalıydı ki iyi bir örnek olabilsin. Ağlamak istediği zamanlarda ağlamadı, korktuğu zamanlarda korkuyorum diyemedi, hasret duydu içinde eritti hasretini, hep hep içine attı ki güçlü görünebilsin. Bir sorunu olduğunda anne-babaya sadece bir kere söyledi, tekrarlamadı, onlar dinleyip anlamadığında da yine içine attı üzüntüsünü. Her sorununu kendi çözmeye odaklandı ki kimseye yük olmadan bunun üstesinden gelebilsin.

Sonuçta büyüdü, hiçbir sorunun yıkamadığı, her işin üstesinden gelen, hiçbir şeyden korkmayan, güçlü bir kuş oldu. Kendi yuvasını kurdu, bir yandan anne, baba, kardeşleri düşünürken, bir yandan da kendi eşini ve çocuklarını da düşünür oldu. Üzerine düşen her sorumluluğu tam anlamıyla gerçekleştirmek onun hayat düsturuydu.

Her günü yorucu bir döngüydü. Bu döngünün içinde bacağında ağrımalar, kanadında güçsüzlükler hissetmeye başladı. Yem ararken bir yemiş keşfetti; ağrılarını ve güçsüzlüklerini kısa süre için yok eden bir bitki ve o yemişten sık sık yemeye başladı.

Yalnız bu bitki iç organlarına yavaş yavaş zarar veriyordu. Bunu yıllar sonra anladı ama çıkmazdaydı, o yemişi yemeyince ağrıları artıyor ve işlerini yapamaz hale geliyordu. Herkes onun güçlü ve her işin üstesinden gelmesine o kadar alışmıştı ki, onun ağrılarını bile hafife alıyorlardı. O da hafife alıyor gibi görüntü veriyordu ancak yalnız kalınca ağlıyordu.

Kimsenin fark edemediği ise içinde hâlâ küçük, ilgiye ve sevgiye muhtaç olan bir çocuk olduğuydu. Çok basit bir denklemdi aslında onun hayatını motive edecek olan çözüm; sevgi ve ilgiyi hissetmek. Tüm çabası, tüm koşuşturması sadece bu çözüm içindi.

Maalesef o ihtiyacı olan sevgi ve ilgiyi çocukluğunu verdiği yakınlarından bulamadı. “Herkes kendi dünyasında koşturuyordu işte. Seninle uğraşacak vaktimi var ki.” dedi, boş verdi. Kendi eşi ve çocukları, bazı arkadaşları ona yâr oldular, olabildikleri kadar!

Hep Allah’a sarıldı, hiç yalnız bırakmayan, her çözümün sahibi, ona güç verecek sadece O’ydu. O yaratmıştı, O her şeyi biliyordu, derdi veren de çözecek olan da ya da çözmeyip derecat verecek olan da O’ydu. O hep sevdiklerini zorlukların içinde kendine dost kılmıştı.

Ve bir gece sabaha karşı, tüm akrabaları küçük kuşu rüyasında gördü. Küçük kuş, rengarenk ışıklar içindeydi ve “Sınavı geçtim, sınavı geçtim.” diye mutluluk içinde şakıyordu. Sabahleyin küçük kuş yuvasında huzur içinde, mutlu bir daimi uykunun içinde bulundu. Çok da güzel kokuyordu. Ne mutlu ona!… 😌😍

1 Comments

  1. Deniz Abla, Küçük kuş güzel başladı ama sonunda ölmese mutlu bir son olsa daha iyi olmaz mıydı? Ellerine sağlık.

    Beğen

Yorum bırakın