Covid Salgını ve İnsanlık

Merhaba! Bu yazımda Covid salgınından neler idrak ettiğimi aktarmak istiyorum, Covid 19 hastalığını geçiren biri olarak… Her olay insanda kalıcı izler bırakır ve mutlaka olgunlaştırır. Ancak olgunlaşmak, Yaratıcımızın istediği doğru düşünce alışkanlığına sahipsek, gerçekten hedefine ulaşır.

Ne demek istiyorsun, diyeceksiniz? Yaşadığım olayla birlikte sizlere açıklamaya çalışacağım. 😉

6 Ağustos 2019’da bana 4. kere yapılan PCR testi ile Covid 19 pozitif olarak saptandı. Neden 4. kez? Bundan 16 gün önce kan testimde pozitif çıkmış ama akabindeki farklı tarihlerde yapılan her PCR testi negatif çıkmıştı!!! PCR testi pozitif çıkmadan hasta kabul edilmiyoruz!!?!!

Virüs, kanımda pozitif iken sadece boğazımda hafif tahriş vardı, başka belirti vermeden 14 gün geçirdim ve Covid olan eşimin ve kızlarımın bakımını yaptım, evin her işini devam ettirdim.

14. gün ne oldu da, bende ateş ve aşırı halsizlik başladı? Olay tamamen savunma sisteminizin düştüğü ana bağlı. 12. ve 13. gün aşırı yoran işler yapmıştım ve beni çok üzen farklı bir olay yüzünden 13. gece uyuyamadım. Yorgunluk 😩, üzüntü ve sonuç; virüsün savaşta üstün tarafa geçmesi…

3 gün hastanede yattım, covid tedavisi ve zatürre tedavisi uygulandı. Ateş düşünce taburcu oldum. Ancak zatürre için verilen yüklü antibiyotik, karaciğerime çok ağır geldi, zaten karaciğer değerleri hastalıkla mücadele ettiği için yükselmişti, ilaç da eklenince sarılık başladı ve 10 gün kadar hem Covid ile hem sarılık ile mücadele ettim. Tekrar hastaneye yatmayı da reddettim.

Otoimmün hastalığım olmasına rağmen savunma sistemi baskılayıcı ilaç kullanmayan biri olarak hastayken sarılık dışında neler yaşadın diye sorarsanız, öncelikle vücudunuzda önceden hangi eklemler ve bölgeler ağrılı ise hepsi şiddetli ağrımaya başlıyor. Tarifsiz ağrılar… Sanki boynumdan yeni bir kafa, belimden yeni bir bacak çıkmaya çalışıyor gibi ağrıyordu. Kızlarıma “sanırım farklı bir canavara dönüşeceğim” diye espri yapıyordum. Başımda sanki dikenli ağır bir top devamlı yuvarlanıyor gibi şiddetli gezen bir ağrı vardı. Mide bulantısı, baş dönmesi, aşırı halsizlik…

Ağrılar, 10-12 gün sonra azaldı ama aşırı halsizdim. Halsizliği aşmamda D vitamini çok önemli rol oynadı, kesinlikle D vitaminini atlamayın. Biz hastalıktan bu tarafa D vitaminini ailecek her gün kullanıyoruz ve D vitamini değerlerim de hiç yüksek çıkmıyor. Demek ki karaciğer her türlü toksin, virüs ve bakteri ile savaşmak için D vitaminini kullanıyor.

Şimdi önemli noktaya gelelim! Hastalık bizim aileden geçip gittikten sonra hafızamızda kalanlar; hastalığın zor süreci değil, hastalık sürecinde etrafımızdaki insanların, komşuların yaptığı veya yapmadığı davranışlardı.

Bu hastalık sürecinde kesinlikle her insanın yardıma, ilgiye çok ihtiyacı var. Yardım ve ilgi ise sevgiden doğar. Ancak medya olsun, dünyadaki yetkili hükümet birimleri olsun, insanlara hep korku pompaladıkları için (zaten fedakârlıkların azaldığı bu dünyada) insanlar birbirinden kaçar oldu. Daha da bencilleşti.

Bizim hasta olduğumuz şehirde hiçbir akrabamız yoktu. Hastalık sürecinde (uzakta oturan bir aile dostumuz dışında) hiçbir komşumuz neye ihtiyacınız var diye sormadı, bir tas yemek getirmedi. Hükümet birimleri telefonla hastalığımızı kontrol ettiklerini zannetti, emniyet birimleri izolasyona uyuyor muyuz diye her gün kontrole geldi. Ama “siz hayatınızı nasıl götürüyorsunuz, bu evin annesi hasta yani evin direği, ne yiyip içiyorsunuz” diye sormadılar. Bizi en çok incitenler asıl bunlar oldu.

Ne demişler: Bâkî kalan bu kubbede bir hoş seda imiş. (Bu dünyada kalıcı olan güzel bir söz imiş.)

Tüm dünyada bu hastalık nereden çıktı, insan üretimi mi diye tartışılıp duruyor. İster virüs kendinden oluşsun, ister kötü niyetler için üretilmiş olsun, Allah’ın müsaadesi olmadan hayatımızın içine aktif olarak giremez. Allah bir şeyin olmasına müsaade ediyorsa, bunu insanlar mutsuz olsun diye değil, mutlu olsun diye izin veriyordur. Mutluluk nasıl oluşacak; insanların birbirini sevmesi, düşünmesi, yardımlaşması ile oluşacak.

Photo by cottonbro on Pexels.com

Bu virüs kötü niyetler ve insanların kontrolü için üretildiyse bile, onların bu oyununu da sevgi ve yardımlaşma bozabilir. Yaratıcımız, bizleri severek yarattı ve diğer insanlara mutluluk dağıtarak yaşamamızı hedefledi. Hangi dinin içinde olursanız olun, Allah için yaşayanlar için bu hedef değişmiyor. Sevgi, Sevgi, Sevgi…

Öyleyse bu salgın ve devamındaki olaylarla ya insanlık bitecek ya da insanlık artacak. İnsanlığın mihenk taşı da Yaratıcımızı ve O’nun yarattıklarını çok sevmektir. 💖

4 Comments

Yorum bırakın